Farsça "asılan şey" anlamına gelen âvîze, ilk zamanlarda mumlar ve kandillerin tavana farklı şekillerde asılması ile oluşmuştur. Başlangıç­ta Doğu ve Batı medeniyetlerinde farklı özelliklere sahip olarak gelişmişken, za­manla ortak bir şekil ve yapı özelliği ka­zanmıştır.
Avize, aydınlatma maksadıy­la daha çok mum kullanılan dönemler­de, günümüzdeki genel özellikleriyle Ba­tı dünyasında gelişmiştir. Aynı çağlar­da İslâm ülkelerinde ise daha çok asma kandiller kullanılmaktaydı.

Daha fazla ışık gereksinimi duyulması ile, mum ve kandiller dairesel yapılar üzerine birden fazla konumlandırılmıştır. Mum ve kandillerin yapısal farklılığından dolayı Batı ve doğu medeniyetlerinde yapıları ilk başlarda farklıdır.
Avizeler yapılandırılırken mumlu olanlarda, mumun çıkardığı ısının diğer mumları etkilememesi için dairesel halkalardan çok kollu yapılar kullanılırken, kandilli olanlarda kat kat olacak şekilde bir yapı ortaya çıkmıştır.

Ahşap veya dövme demirden yapılan ve üzerlerinde mumların oturtulduğu çivi­ler bulunan ilk mum avizelerinin XI. yüz­yılda kullanıl­dığı bilinmektedir.
Günümüzde ise mum ve kandiller etkisini sürdürmektedir. Her ne kadar teknolojik olarak çok ileriye gitsekde, tasarımlarda ve ampüllerde mum şekli vazgeçilmez bir objedir.

Avizeler her dönemden etkilenerek günümüzdeki hallerine ulaşmıştır. Kimi dönemlerde cam avizeler ön planda iken kimi dönemlerde metallerin işlenerek oluşturulan avizeler daha ön plana çıkmıştır. Günümüzde ise avize yapımında kullanılmayan malzeme neredeyse kalmamıştır. Hayal gücümüzün sınırlarında her türlü avize üretilmektedir.